Metrekare Değil, Yaşam Tarzı!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Gayrimenkul sektörü dışarıdan bakıldığında sayılardan, metrekarelerden ve projelerden ibaret gibi görünse de işin özünde insanlar, hayaller ve güven var. İşte tam da bu yüzden Murat Asiltürk’ün hikâyesi, klasik bir satış başarı öyküsünden çok daha fazlasını anlatıyor. Nef Arsa’nın Ankara’daki güçlü temsilcisi olarak hem yatırımcılara yol gösteriyor hem de insanların hayatlarına dokunabilecek fırsatların peşinden gidiyor.

Aileden gelen tecrübenin üzerine inşa ettiği güçlü iletişim becerisi ve güvene dayalı ilişkileriyle Murat Asiltürk, “Bu işi sadece alım-satım olarak değil, uzun soluklu bir bağ kurma süreci olarak görüyorum” diyor. Ankara Life Dergisi’ne verdiği samimi röportajda, sektörde güven kazanmanın zorluklarından, yatırımcıların değişen beklentilerine, teknolojinin dönüştürücü gücünden sürdürülebilirliğe kadar birçok konuya içtenlikle değiniyor. Çünkü ona göre, bir mülkün değeri sadece bulunduğu yerle değil, içinde yaşanacak hikâyelerle ölçülüyor. Keyifli geçen röportajımız sizlerle, iyi okumalar dileriz.

 

Murat Bey, gayrimenkul sektörüne olan ilginiz nasıl başladı? Bu alandaki kariyer yolculuğunuzda sizi en çok etkileyen dönüm noktaları nelerdi?

İlgim ailemin bu alanda faaliyet göstermesiyle şekillendi aynı zamanda sektörü yakından tanıma fırsatımda oldu. Kariyerimdeki en büyük dönüm noktası, ilk kez kendi müşteri portföyümü oluşturduğum dönemdi. İnsanların güvenini kazanmak, onların yatırım kararlarına rehberlik etmek büyük bir sorumluluktu ama aynı zamanda çok öğretici bir süreçti.

Bugün gayrimenkul sektöründe başarılı bir satış veya yatırım süreci için en kritik faktörler sizce neler? Bu unsurlar zaman içinde nasıl değişti?

Eskiden iyi bir lokasyon ve cazip fiyat yeterliydi. Şimdi ise insanlar çok daha bilinçli. Artık yatırımcılar yalnızca bir mülk değil, doğru zamanda doğru fırsatı arıyor. Başarının anahtarı bence doğru analiz, güvene dayalı iletişim ve piyasayı doğru okumaktan geçiyor. Zamanla bu iş “ev satmak”tan çok, “insanlara değer kazandırmak” haline geldi diyebilirim.

Emlak sektöründe sizin için en önemli üç değer nedir?

Benim için üç temel değer var: güven, şeffaflık ve samimiyet. Güven, bu işin temeli. İnsanlar hayatlarının belki de en büyük yatırımını size emanet ediyor. Şeffaflık, bu güveni kalıcı hale getiriyor. Samimiyet ise kurulan bağın uzun ömürlü olmasını sağlıyor. Müşteriyle dostluk kurduğunuzda, o artık sadece bir alıcı değil, markanızın bir parçası oluyor.

Dijitalleşme emlak sektörünü nasıl etkiledi sizce?

Dijitalleşme artık sektörün olmazsa olmazı. Özellikle sosyal medya, sanal turlar ve dijital ilan platformları sayesinde müşterilere çok daha hızlı ulaşabiliyoruz. Ben teknolojiyi işimin bir parçası haline getirdim. Artık bir daireyi göstermek için kilometrelerce yol gitmeye gerek kalmıyor; tek tıkla güvenli, şeffaf ve etkileyici sunumlar yapılabiliyor.

Günümüz insanlarının gayrimenkul tercihlerinde hangi değişimleri gözlemliyorsunuz?

Artık insanlar sadece bir ev değil, bir yaşam tarzı arıyor. Pandemi sonrası özellikle doğaya yakın, ferah, sosyal ama sakin alanlara talep arttı. Aynı zamanda yatırımcılar da uzun vadeli değer potansiyeli olan bölgeleri tercih ediyor. Yani sadece artık bugünü değil, geleceği düşünen bir yatırım anlayışı var.

 

Emlak sektöründe karşılaştığınız en büyük zorluklar neler ve bu zorluklarla nasıl baş ediyorsunuz?

En büyük zorluk, güvenin zamanla inşa edilmesi. Bu sektör maalesef bazen yanlış örneklerle anılabiliyor. Biz ise tam tersine, güveni merkeze koyarak ilerliyoruz. Her müşterimize bir satış gözüyle değil, uzun vadeli bir ilişki olarak bakıyoruz. Bu yaklaşım da zorlukları aşmamızda en büyük avantajımız oluyor.

Sürdürülebilirlik sizin iş yapış biçiminizde nasıl bir yer tutuyor?

Sürdürülebilirlik sadece çevresel değil, insani bir kavram da bence. Bizim işimizde sürdürülebilirlik, doğru projeyi doğru kitleyle buluşturmak, uzun vadeli memnuniyet yaratmak ve hem yatırımcıya hem kullanıcıya kazandırmak anlamına geliyor. Her adımda etik ve sorumlu davranmak bu işin temelidir.

Yatırım kararlarında verinin rolü sizce ne kadar büyük?

Artık veri her şeyin merkezinde. Fiyat trendlerinden, bölgesel gelişmelere kadar tüm süreç veriye dayanıyor. Ama ben şuna inanıyorum: “Veri yön gösterir, hissiyat yönlendirir.” Sadece rakamlara değil, insanlara, yaşam tarzlarına ve duygulara da bakmak gerekiyor. Tecrübe ile analitiği harmanladığınızda en doğru yatırım kararları ortaya çıkıyor.

Önümüzdeki 5–10 yılda gayrimenkul sektörü sizce nasıl bir yön alacak?

Teknolojiyle birlikte insan odaklı, daha sade ve fonksiyonel yaşam alanlarının öne çıkacağını düşünüyorum. Ayrıca yatırımcılar artık sadece getiriye değil, yaşam kalitesine de önem veriyor. Gayrimenkul sektörü daha kişisel, daha bilinçli ve daha toplumsal bir hale geliyor diyebilirim.

Sizce gayrimenkul projelerinin toplumsal bir sorumluluğu var mı?

Kesinlikle var. Her satılan mülk, bir hayatın merkezine dönüşüyor. Bizim işimiz sadece taşınmaz alım satımı değil, insanların yaşamına dokunmak. Bir evin değeri sadece metrekaresiyle değil, içinde yaşanan huzurla ölçülür. O yüzden ben bu işi bir sorumluluk olarak görüyorum.