Cengiz Aygün En kötüye hazır mıyız; Ulusal acil tedarik rezervimiz var mı?..
2 Ocak 2020’deki yazımda, “…2020’yi bitirdik ama iddia ediyorum ki, 2020’den daha zorlu bir yıla giriyoruz,
2021’in sonunu beklemeye gerek yok; Ocak-Şubat ayındaki gelişmeler bile, yılın geri kalanı için bize ciddi somutluklar gösterecektir…”
Nisan-2021’de, “Önümüzdeki zaman kesitinde “mutant, varyant vb.” gibi ilginç/egzantirik/karmaşık ve anlaşılmaz betimlemeler, kavramsallaştırmalar ve kafa karıştırıcı gelişmeleri bolca bolca duyacak/göreceğiz.”
4 Ağustos 2021 tarihli yazımda ise, …“Çok üzgünüm ki; yine felaket haberciliği gibi olacak belki ama “turpun büyüğü heybede”…
Olacakların yanında olanların basit/hafif/küçük kaldığını yaşadıkça göreceğiz.
Daha neler neler…
Tüm bu olumsuzluklar 2021 sonunda sona erecek mi peki?
Üzgünüm ama hayır…
Şimdilik bu kadar ama söylenecek ve hatta yaşanacak öyle çok şey olduğunu göreceğiz ki…
Şimdi ve burada söylemek inandırıcı gelmeyebilir…” demiş ve yazımı şöyle bitirmiştim;
“En kötüye göre hazırlanıp/plan yapan ülkeler/devletler, en az zarar görecek ve en az hasarla atlatacaklardır…”
Şimdi ise 2022’ye giriyoruz.
Öncelikle şunu söylemek zorundayım ki; 2022 yılı, 2021’den daha kötü olacak ama 2023’den daha az kötü olacak.
Neden böyle dedim/diyorum?
Önce, küresel bazda bir hasar tespiti yapalım.
—Çin fonksiyonunu icra edemez halde.
Bu ne demek?
Küresel üretim ve tedarik merkezi ortalama ihtiyaçlara cevap verecek şekilde çalışamaz durumda demektir.
Yani Çin üzerinde temerküz ettirilen küresel sistem tıkanıyor.
—2021 boyunca gelişmiş ekonomilerde enflasyon arttı mı?
Evet, Amerika’da bile şu anda %6’yı geçmiş vaziyette.
Ve FED, bu ay içinde muhtemeldir ki, faiz artıracak.
Bu ne demek peki?
Doları çağıracak ve parası olanları Amerikan sistemine yöneltecek.
—Hal böyleyken, yani Amerika faiz artırırken, -kim ne derse desin- geri kalmış ve gelişen ekonomilerin bununla mücadele etmesi mümkün değil!..
—Küresel ekonomik büyüme hedefi güncellendi ve daha düşük seviyeler öngörülmeye başlandı.
Şimdi işin nirengi noktasına geliyorum.
Omicron denen yeni bir koronavirüs varyantı gündemde.
Çok tehlikeli olduğu söylenen ve Afrika’da baş gösteren bu varyant Amerika ve Avrupa’da da görülmeye başlandı.
Nisan-2021 tarihli yazımda bahsettiğim tam da bu idi işte.
Pandemi’nin başlaması bir “kontrollü kaos” idi.
Omicron veya hemen akabinde gelmesi muhtemel başka bir varyant/varyasyon ise bu kontrollü kaosun ikinci etabıdır.
Çünkü oyunu kuranlar/senaryoyu yazanlar/Elin Oğlu veya paranın sahipleri; -adına ne derseniz deyin- tasarladıkları dünyayı sindire sindire/adım adım/kana kana öyle bir yudumlatıyorlar ve yudumlatacaklar ki!..
Çünkü tasarladıkları yeni düzeni kaosla getireceklerdir.
Hani denir ya;
“Düzen kaostan gelir ve kaos düzensizliğin düzenidir…” diye.
Aynen onun gibi…
Ne olacak söyleyeyim;
“Zincir Etkisi”…
Tedarik zincirinde 2021 başından itibaren zaten kırılmalar baş göstermeye başlamıştı.
Bu ne demek?
Hammadde üretimi daha da azalacak,
Hammadde kullanıp, mamül madde üretenler üretemez hale gelecek,
Enerji üretim ve arzı etkilenecek,
Ve tüm bunların sonucunda ise, nihai tüketim malları kıtlığı çekilecek demektir.
Üstüne üstlük bir de küresel enflasyon artmaya devam ediyorsa;
Olağanüstülükler/olağandışılıklar yaşanmaya başlanacak.
Yani?
Yani’si şu;
Geri kalmış veya gelişmekte olan ülkelerden 60-70 tanesi batma tehlikesi gösterecek/temerrüde düşecek/en temel ihtiyaç maddelerinin temini bile çok zorlaşacak.
Koca koca firmalar batma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak/fabrikalar kapılarına kilit vuracak.
Peki bu ne demek?
Kaos artacak ve kaosun efendilerinin istediği zemine doğru hızla ilerleyecek.
Bahsettiğim bu 60-70 ülkede sokaklar karışacak/insanların “sürüngen beyin” dediğimiz refleksleri harekete geçecek ve “ilkel benlik” dürtüleri aksiyon alacak.
Yani halklar fakirleşecek,
Fakirleşmekten de öte; isyan noktasına gelecek.
“Yandı gülüm keten helva…” misali bir durum!..
Neden?
Çünkü insan denen varlığın en temel ihtiyacı “yeme/içme/ısınma/barınma”dır.
Hatırlayın; bizde bile, bir hafta sonu sokağa çıkma yasağı geldiğinde fırınların önünde nasıl kuyruklar oluşmuş/bir karmaşa ve kavgalar görülmüştü.
Siz bir de, bu “temel ihtiyaçların temin ve tedariki” konusunda kaygı/endişe ve imkansızlık algısının belirsiz bir hal aldığını düşünün!..
Neler olur neler; Allah muhafaza olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum.
Şimdi yeniden, 4 Ağustos 2021 tarihli yazımının son cümlesine dönüyorum.
“En kötüye göre hazırlanıp/plan yapan ülkeler/devletler, en az zarar görecek ve en az hasarla atlatacaklardır…”
Özellikle yeniden yazdım.
“Peki ne yapmalıyız/yapabiliriz…” diyorsunuzdur.
Söyleyeyim…
“Kamusal Stok”
Buradan, özellikle sorumluluk merciinde olan herkese ve hatta hepimize sesleniyorum.
İç siyasetin şehvetinden çıkın/içe kapanmacılık kısırlığını bırakın.
Sen-ben kavgası ve iktidar-muhalefet münakaşasını unutun.
Arkadaşlar, önümüzde öyle bir yangın var ki; seni de/beni de/onu da/hepimizi/herkesi yakacak boyutta!..
Yerküre yanıyor ve 2022’de alevleri her yerden görünür hale gelecek. Biz eğer, bunu görmeyip/önlem almayıp/iç siyasetin şehvetiyle birbirimizi yersek; yarın yiyecek ekmek bile bulamaz hale geliriz.
Demedi demeyin; benden söylemesi!..
Şuanda/hemen/behemahal iktidarın öncülüğünde bir “Kamusal Stok” konsensüsü oluşturulmalıdır.
İktidara büyük görev düşüyor.
Muhalefete ise büyük sorumluluk!..
Hızlı bir şekilde, bir ve iki senelik projeksiyon yapılmalı, temel ihtiyaçların temin ve tedariki noktasında rezerv oluşturulmalıdır.
“En kötü” dediğim süreç 2022’yle birlikte başlıyor.
“Yok efendim, faizleri düşürüyoruz,
Vay efendim, siz ekonomiyi yönetemiyorsunuz,
Aman efendim, doları yükseltiyorsunuz,
Yaman efendim, dolar çıkar da iner de…” gibi lafları bırakmanın ve “ulusal acil tedarik rezervi” oluşturmanın tam vaktidir.
Hatta geçiyor bile…
Leyleğin günü laklak’la geçer derler.
Hanımlar/Beyler,
Uyanın,
Uyanmak zorundasınız ve zorundayız.
Aksi takdirde,
Biz leylek gibileşirsek,
Kimse kızmasın ama temerrüde düşecek o 60-70 ülkeden birisi de biz oluruz.
Ama eğer ki, vaktimiz darken ama halen vakit varken, en kötüye göre hazırlığımızı tez zamanda bitirip, ayakta kalma adımlarımızı şimdiden atabilirsek; yaşanan ve daha şiddetli yaşanacak olan küresel krizden, belki de kazançlı çıkabiliriz.
Bu, muhtemel ve mümkün bir durumdur.
Yoksa?
…