Analitik Düşünce, Estetik Dokunuş!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Zeynep Elif Yıldızel, jeolojiden enerji sektörüne, oradan iç mimariye uzanan benzersiz yolculuğunu ve girişimcilik vizyonunu şehrin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisine anlattı…

Analitik bakış açısı, disiplinli çalışma alışkanlığı ve estetik tutkusu, onu sadece projelerde değil, yaşam alanlarında da fark yaratan bir lider hâline getiriyor. Keyifli okumalar dileriz.

Zeynep Hanım, meslek hayatınıza başlayan ve uluslararası enerji sahalarında yöneticilik yaparak ilerleyen güçlü bir teknik geçmişiniz var. Bu zemin, sizi bugün girişimci kimliğinize nasıl hazırladı?

Bilimsel merak, analitik düşünme, disiplinli çalışma alışkanlığı ve sahada çözüm üretme yetisi o dönemde şekillendi. Jeoloji alanındaki akademik birikimim ve doktora derecem, bana yalnızca teknik uzmanlık kazandırmadı; aynı zamanda dünyaya bilimsel bir mercekten bakma becerisi kazandırdı. Bu bakış açısı, her alanda neden–sonuç ilişkisini görmeyi, veriye dayalı kararlar almayı ve en önemlisi karmaşık sistemleri sadeleştirerek yönetebilmeyi sağladı. Ardından gelen uluslararası petrol ve doğal gaz projelerinde üstlendiğim yöneticilik görevleri, stratejik düşünmeyi, süreç planlamayı ve farklı kültürlerle uyum içinde çalışmayı öğretti. Jeoloji disiplini bana doğayı ve zaman kavramını okumayı öğretirken, yöneticilik deneyimi bana insanı ve sistemleri yönetme becerisi kazandırdı. Bugün girişimcilik yolculuğumda, bu iki alanın birleşiminden besleniyorum. Analitik bakış açım ve planlama yeteneğim, projeleri hem teknik hem de estetik açıdan doğru kurgulamamı sağlıyor. Her yaşam alanını, sadece bir mimari yapı değil, insanın çevresiyle kurduğu duygusal ve işlevsel bir bağ olarak görüyorum. Girişimcilik benim için yeni bir başlangıç değil, aslında geçmişin bir devamı. Bilimden gelen disiplinle, sahadan gelen pratik deneyimi ve iç mimariye duyduğum tutkuyu bir araya getiriyorum. Her proje, doğayı anlamaktan gelen sabırla, yaşamı güzelleştirme arzusunun birleştiği bir tasarım sürecine dönüşüyor. Böylece ekibimle birlikte yalnızca estetik değil, aynı zamanda sürdürülebilir, insana dokunan ve yaşamın kendisine değer katan mekânlar yaratabiliyoruz.

Petrol ve gaz sektöründe üst düzey görevlerde yer aldıktan sonra mutfak mobilyası sektöründe köklü bir marka ile yol almak birçokları için şaşırtıcı olabilir. Bu sektörler arası geçişin ardında nasıl bir vizyon yatıyor?

Aslında bu geçiş, dışarıdan bakıldığında farklı sektörler arasında gibi görünse de özünde aynı zeminden besleniyor: sistem kurmak, planlamak ve yaşamı kolaylaştıran çözümler üretmek. Enerji sektöründe edindiğim deneyim, bana sistem kurma, süreç yönetme ve karmaşık projeleri planlayabilme yetisi kazandırdı. Bugün bunu mutfak ve yaşam alanları tasarımında kullanıyorum. Bu arada enerji sektöründen vaz geçmiş değilim. Hâlâ petrol ve doğal gaz arama üretim konusunda şirketlere teknik değerlendirme yapıyorum ve ana akım medyada enerji gündemini yorumluyorum. Benim için mutfak, evin kalbi. Günün temposunda bir araya gelinen, paylaşımın, sohbetin ve üretimin merkezi. Tasarım vizyonum burada devreye giriyor: Yaşanabilir evler, şık, estetik ama aynı zamanda kullanışlı ve kaliteli mutfaklar yaratmayı hedefliyorum. İnsanların yemek yapma deneyimini güzelleştiren, yaşamlarını kolaylaştıran alanlar oluşturmak beni çok motive ediyor. İç mimari, tasarım ve güzel, kaliteli yaşam alanları oluşturmak benim eskiden beri gelen bir tutkum. Profesyonel olarak bu alana yönelmeden önce de yakın çevremdeki dostlarım ve arkadaşlarım, evlerini yenilerken sık sık bana danışırlardı. Onlara vizyon kazandırmak, fikir vermek ve yön göstermekten büyük keyif alırdım. Bugün bu tutkuyu profesyonel bir boyuta taşımak, geçmişte keyifle yaptığım şeyi bir yaşam felsefesine dönüştürmek benim için çok anlamlı.

Sizi tanıyanlar hem akademisyen, hem yönetici, hem girişimci, hem de danışman kimliğinizi biliyor. Bu çok yönlülük bir strateji mi yoksa doğal bir akışın sonucu mu? Kendinizi bu kimlikler arasında nasıl tanımlıyorsunuz?

Bu çok yönlülük aslında bir stratejiden çok, tamamen doğal bir akışın sonucu. Her dönem kendi ihtiyacını ve yönünü belirledi. Akademisyen kimliğim bana düşünmeyi, sorgulamayı ve bilgiyle üretmeyi öğretti; yönetici kimliğim planlamayı, liderliği ve kriz anlarında doğru karar vermeyi; girişimci yönüm ise sezgilerime güvenmeyi, risk almayı ve yeni alanlar açma cesaretini kazandırdı. Bugün geldiğim noktada tüm bu kimlikler, birbirinden kopuk değil aksine birbirini besleyen, tamamlayan bir bütünün parçaları. Ben bilgiyi eyleme dönüştürmeyi seven biriyim. Öğrendiklerimi hayata yansıtmak, “daha iyisini nasıl yapabilirim” sorusuna yanıt aramak, üretmek ve insanların yaşamına dokunan işler yapmak beni motive eden, besleyen şeyler. Ne birinden ne de diğerinden vazgeçebiliyorum. Jeoloji ve aramacılık, bana dünyayı okuma, sabırla keşfetme ve doğanın döngülerini anlama disiplinini kazandırdı. Estetik ve kaliteli yaşam alanları oluşturmak ise bu bilgiyi insan yaşamına değer katacak bir biçimde dönüştürme tutkumun ifadesi. Dolayısıyla tüm yönlerim olan bilimsel zeminle estetik yaratıcılık ve akademisyenlik birbirinden ayrı değil, simbiyotik bir sistem gibi çalışıyor. Biri rasyonel düşünmeyi ve planlamayı güçlendirirken, diğeri duygusal zekâyı ve estetik duyarlılığı besliyor. Bu denge, benim hem profesyonel hem de kişisel yolculuğumun temelini oluşturuyor. Kısacası, ben kendimi tek bir kimlikle tanımlamıyorum; disiplinle sezgiyi, bilimiyle sanatı buluşturan bir bütün olarak görüyorum.

 

Kariyerinizin erken döneminde Eğitim Komisyonu’nda yer aldınız; bugün hâlâ eğitim vermeye devam ediyorsunuz. Bilgi paylaşımı sizin için neden bu kadar önemli ve girişimcilik anlayışınıza nasıl entegre oluyor?

Bilgi paylaşımı benim için her zaman temel bir değer oldu. Öğrendiklerimi aktarmak  ve başkalarının gelişimine katkı sağlamak benim için çok anlamlı bir deneyimdir. Bugün hâlâ eğitim vermeye devam etmem, bilgiyi sadece birikim olarak tutmak yerine paylaşarak çoğaltmanın önemini hatırlatıyor. Girişimcilik anlayışımda da bu yaklaşım merkezî bir rol oynuyor. Bir liderin görevi yalnızca yönetmek değil; aynı zamanda bilgi ve tecrübeyi paylaşarak yeni fikirlerin ve çözümlerin ortaya çıkmasını desteklemektir. Çünkü girişimcilik, sadece yeni işler kurmak değil; bilgi, deneyim ve vizyonu farklı alanlara aktarabilmek, yeni değerler üretebilmek demek. Bilgi paylaşımı da bu iki alanı birbirine bağlayan bir köprü. Çünkü her iki dünyada da temel amaç aynı: öğrenmek, üretmek ve bu bilgiyi insan yaşamına değer katan bir şekilde aktarmak. Kısacası, benim için bilgi paylaşmak sadece bir mesleki tutum değil, yaşam felsefesi. Her yeni proje, her yeni iş alanı, bu birikimi paylaşarak çoğaltma fırsatı sunuyor tıpkı doğanın kendi döngüsünde olduğu gibi.

 

Enerji sektöründeki deneyiminizle global pazarlarda müzakere, fizibilite ve portföy yönetimi gibi karmaşık süreçleri yönettiniz. Bugün yerel bir markayı büyütürken bu deneyim size nasıl avantajlar sağlıyor?

Enerji gibi yoğun erkek egemen bir sektörde edindiğim uluslararası deneyim, bana karmaşık süreçleri bütüncül olarak görebilme ve stratejik kararlar alabilme yetisi kazandırdı. Global pazarlarda yürüttüğüm müzakereler ve fizibilite analizleri, sahadan gelen verileri doğru şekilde yorumlamamı ve aksayan noktaları hızlıca tespit etmemi sağladı. Bu yaklaşım, projelerimizde ister sadece mutfak isterse tüm yaşam alanı olsun süreç boyunca karşılaşılabilecek sorunları önceden görüp çözüm üretebilme imkânı sunuyor. Sonuç olarak, sahada minimum hata ile ilerleyip, sürecin gereksiz uzamasını önleyebiliyorum. Bugün bu deneyim, işin tüm boyutlarını önceden görme ve kararları uzun vadeli stratejiye göre şekillendirme avantajı sağlıyor. Karmaşık problemleri basitleştirebiliyor, olası riskleri öngörebiliyor ve markayı sürdürülebilir bir şekilde ileriye taşıyacak adımlar atabiliyorum.

Bugüne kadar teknik uzmanlıkla yoğrulmuş bir kariyeri başarıyla sürdürüp ardından bambaşka bir sektöre geçtiniz. Peki şimdi sırada ne var? Hem girişimci hem de profesyonel olarak önümüzdeki dönem hedefleriniz neler?

Önümüzdeki dönem için hedefim, Mandila’yı yaşam kalitesiyle estetiği birleştiren bir referans noktası hâline getirmek. Girişimci olarak sürdürülebilir, işlevsel ve insan odaklı projeleri çoğaltmayı; profesyonel olarak ise edindiğim çok disiplinli deneyimi yeni alanlarda uygulanabilir çözümler üretmek için kullanmayı hedefliyorum. Kısacası amacım, yaşam alanlarını daha estetik, konforlu ve nitelikli hâle getirirken, markanın uzun vadeli değerini artırmak. Bununla birlikte, petrol ve doğal gaz aramacılığı alanında da projelerimiz devam ediyor. Bu alan, mesleki köklerimi oluşturuyor ve hâlâ yürüttüğüm teknik danışmanlık ve proje çalışmalarım var. Enerji sektörü, benim için yalnızca geçmişin bir parçası değil; aynı zamanda geleceğe dair vizyonumun da önemli bir bileşeni. Mandila’yı da her iki sektörde de büyütmeyi hedefliyorum. Çünkü geleceğin yaşam alanları, estetik kadar enerji bilincini ve çevresel duyarlılığı da içinde barındırmak zorunda. Dolayısıyla benim için gelecek, sınırları zorlamaktan, farklı disiplinleri bir araya getirerek yeni değerler üretmekten geçiyor. Jeolojiden gelen analitik düşünme, enerjiden gelen sistem kurma yetisi ve tasarımdan gelen estetik duyarlılıkla; hem Mandila’yı hem de kendi profesyonel yolculuğumu daha bütüncül, sürdürülebilir ve yenilikçi bir yöne taşımayı hedefliyorum.